Modern hayatın içinde, iletişimin ve etkileşimin alabildiğince ilerlediği küresel dönemde anlık meşhur olmalara karşın kişinin hala sadece kendisi olduğu için sevildiği yer ailedir.

Modern hayat bize roller ve davranışlar biçer. Bunlara uygun davranışlar neticesinde bize kazanımlarımızı verir. Bu esasında dönen büyük çarkın dinamosuna sağladığımız enerjinin karşılığıdır. Fakat ailede ne olursak olalım statümüze, rollerimize, gelirimize ve başka hususlarımıza bakılmaksızın bir doğal sevgi iklimi vardır.

Bir bebek dünyaya geldiğinde anne-babasına dünyanın en özel insanı olma ayrıcalığını da beraberinde getirir. Bir bebek dünyaya geldiğinde anne-babasının sevgisiyle dünyanın en özel şahsiyeti olma imkanına kavuşur. Bu karşılıklı sevgi en saf ve doğal halimizdir. Zamanla bu saf ve doğallığa belki eklemelerde-çıkarmalarda bulunuyoruz ama özümüzde hep bu saf durum bulunmakta.

Belki seksenli yıllardan sonra modernite ile yakından tanıştık. Getirdiği yenilikleri benimserken götürdüklerini pek hesaba katmadık. Geleneksel dünyamızdan, kişisel tutumlarımıza kadar birçok özelliğimiz modernite ile törpülendi. Fakat ister çarpık Batılılaşma isterse eksik gelişme olsun, her ne tabir kullanılırsa kullanılsın, aile halen bizim sığınağımız, evimiz, yuvamız ve özümüzdür.

Zamanın dayattığı ilişki biçimleri, sosyal hayatın kaygıları ve beklentileri, ekonomik yaşamın zorunlulukları ve kuşatması altında kaldığımız oluyor. Bu kuşatmada bireysel ilişkilerimizi kar-zarar gibi maddi zihni tasarımlarla açıklıyoruz. En nihayetinde maneviyatın en yoğun tecelli ettiği yer aile içi etkileşimlerimizdir.

Ahlaki rehber ihtiyacımızı karşılayan aile yapımız bizi hem modernitenin kışkırtıcı tehlikelerinden korumakta hem de bilinmezin karşısında güçlü kılmaktadır.

Ne kadar çok şey öğrenmişiz anne-babalarımızdan. Bazen bu bilgilerin bize bir yazılı sınavda çıkacak soruya doğru cevap olarak dönmediğini düşünsek de bir gün bizler de anne-baba olduğumuzda hayat ile kuracağımız yeni deneyimler karşısında nasıl da yol gösterdiğini bizzat kendi hayatımızı yaşayarak öğreneceğiz.

Bu büyüklük bizim kadim medeniyetimizde. Bu büyüklük bizim küçük ailemizde.