Eğitim bağlamında bir eleştiri yapıldığı zaman birçoğumuz Türkiye eğitim sisteminin yeterince iyi olmadığına yönelik hemen bir atağa geçiyor ve sertçe eleştiriyoruz. Hayır hayır! Beklediğiniz gibi istatistiki bir ton veri sunup eğitimde şunlar yapıldı bu kadar yol aldık, şuralara geldik, artık çocuklar istedikleri dersleri seçebiliyorlar gibi şeyler yazmayacağım. Bu yazıda bahsetmek istediğim mevzu eğitimin günümüz dünyasında geldiği noktada nasıl bir kitle imha silahı olarak kullanıldığı.

Bu konu açıldığında aklıma nedense hep Jacques Lusseyran gelir. Kim bu adam dediğinizi duyar gibiyim. On altı yaşında gözleri görmeyen bir çocuktu Lusseyran ama gözleri görmeden fena işler yaptı. Bu Fransız çocuğu İkinci Dünya Savaşı'nda, 600 kişilik bir yer altı direniş grubunun başına seçildi. Fransa'yı Almanya'dan korumak için dinamit döşeme, suikast ve diğer şiddet içeren sabotaj türünde birçok tekniği bizzat uyguladı. İlginç bir şekilde otobiyografisinde okul deneyiminden bahsediyor.

Neler yazdığını aynen aktarıyorum:

''... ahlaki koku diye bir şey vardır ve okuldaki durum da tam olarak buydu. Bir odada zorla bir araya getirilen bir grup insan kokmaya başlar. Durum abartısız böyledir ve çocuklar söz konusuysa bu durum daha da hızlı gelişir. On ila on dört yaş arasındaki bu oğlanların ne çok bastırılmış öfke, aşağılanıp küçük düşürülmüş bağımsızlık çabası, hayal kırıklığına uğramış avarelik ve ifade cesareti bulamamış merak biriktirdiklerini bir düşünsenize''

Bunu söyleyen çocuk okulu terk ettikten sadece birkaç ay sonra birçok kişiyi katletti.

Şunu belirtmem gerekir ki dünya genlinde okul eğitimine yönelik yazılan rapor ve değerlendirmeler o kadar olumsuzdur ki nasıl oluyor da okul eğitiminin bugün önümüze konulduğuna bazen şaşırmıyor değilim. İncelediğim kadarıyla okulun aileyi ve aslında birçok sosyal ilişkiyi zayıflattığını çok net söyleyebilirim. Haliyle kitle imha silahından kastım da tam olarak ilişkilerin ortadan kaldırılmasıdır. Okul ''kazanmayı''yı ''öğrenme'' gayesinden o kadar yüksekte tutar ki, en seçkin öğrenciler bile kimi zaman çok basit şeyleri bilemeyip ne garip durumlara düşerler. Çünkü okulda asıl olan kazanmaktır, talip olup öğrenmeyi talep edip talebe olmak değil, kazanan bireyler olarak en yakın arkadaşlarını bile geride bırakmaktır. Yani, bir savaşta, silah olmaktır.

Bu yazının hülasası 60-65 aylıkken çocuklarımızı belki de hiç tanımadığımız insanların ellerine neidüğü konusunda bizim de pek bir bilgimizin olmadığı şeyler öğretsin diye yüzyıllardır gönderiyor oluşumuz ve bu durumun bir kitle imha silahı haline gelmeye başladığında modern kültürden bir nebze olsun kafamızı kaldırıp öğretilenlere ve öğretme biçimine kafa yormaya başlamamızın zamanının geldiğini haber verip iletişim ağlarının kopmaması adına eğitimin ailede başladığını, ailede devam ettiğini, okulun sadece bir destek olduğunu hatırlatmaktır.

Değerli okurlarıma saygı ve sevgilerimle...