“Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan Şehir Hastaneleri sözleşmeleri tazminatsız olarak feshedilmeli, kamu zararı belirlenerek sorumlulardan geri alınmalıdır. Şehir Hastaneleri için kapatılan köklü devlet hastaneleri yeniden açılmalıdır. Şehir hastaneleri kamulaştırılmalıdır.”

Genellikle büyük şehirlerimizde yapılan Şehir Hastaneleri eleştirilere konu olması üzerine düşünülmesi gereken bir konudur.
Şehir hastaneleri Sağlık Bakanlığının diğer hastanelerinden vatandaşın hizmet alması açısından hiçbir farkı olmayan hastanelerdir. Bu durumu belirterek yazıma devam edeyim.
Şehir hastaneleri gündeme geldiğinde her zaman olduğu gibi “yapılmasın” diyenler ortalığı velveleye verdiklerini biliyoruz.
Bütçe kısıtları/sınırlılıklarını aşma ve ilave kaynak ihtiyacı sağlama'' diye gerekçelendirilerek Kamu Özel Ortaklığı modeli ile yaşama geçiriliyor.
Ne dediler, muhalefet olaya nasıl bakıyor?
Bir iki örnekle dile getirelim:
“Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan Şehir Hastaneleri sözleşmeleri tazminatsız olarak feshedilmeli, kamu zararı belirlenerek sorumlulardan geri alınmalıdır. Şehir Hastaneleri için kapatılan köklü devlet hastaneleri yeniden açılmalıdır. Şehir hastaneleri kamulaştırılmalıdır.”
“1000 yatağın üzerinde aynı modelde yapılan hastane sayısı çok az iken, Türkiye’dekilerin çoğunluğu 1000’in üzerinde”
“Yatak başına maliyet şehir hastanelerinde 924.776 TL iken aynı dönem ülkemizde yapılan özel hastanelerde 269.991 TL. Bir yatır 3 kazan.”
“Yine şehir hastaneleri sınırları içindeki her türlü ticari faaliyet şirkete ait. Otel, benzin istasyonu, kafeterya, kantinler, otopark, kreş, eczane, AVM, aklınıza ne gelirse yani…”
“İnsan sağlığını korumak için değil rant için inşa edilen bu hastanelerin çoğunun temelinde ve yapısında sıkıntı var.”
Bu eleştirilerdeki haklılık payı yapılan modern ve devasa hizmeti gömmeye yetmez. Şehir hastanelerinin ülkemizi sağlık liginde çok yukarılara taşıyacağı aşikardır.
Birkaç cümlede siyasetten bahsedeyim.
Önce musallat beyin “Ordu’dan neden olmasın” derken yırtılan haçerine tıkanan lokmanın büyüklüğü Yavuz Ağıralioğlu’nun hafifliği eklenince bize de bir söz düşer. Hele Rize il Başkanının sarf edilen mikro milliyetçi hezeyanları izahata kalması, Anahtar partisinin kilitli kapıyı mühürlemesine ne desek?
Yok öyle dediydi, böle dediydi diye neyi aklamaya çalışıyorsunuz. Proje partisi olduğunu, hedefinin Rizeli lideri yerinden etme hırsından deli saçması sözlere ittiğini kör gözler görüyor arttık.
Cümlesi 6’li masa yerine 16’lı masa kursalar ne yazar?
Liderliğin okulu yok. Yaratılıştan gelen bir özelliktir. Zorlama yöntemlerle o hayalı kuranlar cumhurbaşkanı değil kapzimal olabilirler. Çünkü liderlik çok uzaklarda bu kişiler için.
Kelimeleri makineli tüfek gibi sıralayan, zırvalamaya mahkumdur.

Ankara’dan baki selam ve dua ile.